Bazı dostları vardır insanın… Ne kalemle, ne de sözle anlatılamayan.
Gel de Metin’i anlat şimdi becerebilirsen. Vefasını, dostluğunu ve O’nu O eden adamlığını.
Sığdır sığdırabilirsen cümlelere. Birde o içten gülüşünü…
Hey gidi Hey! Bu gök kubbenin altında hoş bir seda bırakan Metin… Zamanı mıydı bizi bırakıp gitmenin.
Bu kadar mı bıktırdı seni riyakarlığımız, samimiyetsizliğimiz ve bizi bizden eden değer bilmezliğimiz.
Aleme başkaldırdığımızda kim gelip “bana düşen bir şey var mı” diye soracak şimdi ?
Şimdi kim derdimize ortak olacak.
Kaç kişi kaldı senin gibi oturup vatanın milletin dertlerini konuşacağımız…
Yalnızlığımız her geçen gün artıyordu, gidişin hepten artırdı. Artırdı da artırdı…
Güzü yaşıyorduk biz. Halbuki razı da olmuştuk her gün yaprak dökmeye… Şimdi ne yaprak dökecek güzümüz, ne de başımıza gelecek kışımız kaldı.
Türk Milliyetçileri olarak bir eksildik ama çok eksildik gidişinle.
Ne diyelim Peygamberimize komşu olasın. Kürşat’la at süresin uçsuz bucaksız bozkırlarda.
Fatih’le İstanbul’u seyredip, Mustafa Kemal’le Çanakkale’yi soluyasın.
Kılıçkıran’la, Pehlivanoğlu’yla vatan sohbetlerine dalasın.
Sakın ha bizi de unutmayasın. Ruhun şad, mekanın cennet olsun.