GelişimErzurumYazı

DEVLET-İNSAN HACI ZEYNELABİDİN TAGİYEV

Osmanlı Devleti’nin çökmeye başladığı, Türk-Müslüman halklarının bağımsız devleti olmadığı bir zamanda tek başına bir devlet gibi çalışmış, sözlere sığamayacak kadar büyük bir hayat yaşamış iş adamı. Hayatın dibinden, tam da sıfırdan en yüksek zirvelere ulaşmış, sonunda yine iniş yaşamış, ölümünden 100 yıl geçmesine rağmen “Bu 100 yılda tarih onun gibisini yetiştiremedi” denilecek kadar büyük şahsiyet.

1838 yılında Bakü’de kunduracı ailesinde doğdu. 10 yaşında bir inşaat ustasının yanında çırak olarak çalışmaya başladı. 12 yaşında Zeynelabidin artık taş ustasıydı. Zeynelabidin 50 yaşına geldiğinde petrol işiyle ilgileniyordu. Bu dönemde zengin olmak isteyenler veya servetini artırmak isteyenler dünyanın en büyük petrol merkezlerinden biri olan Bakü’ye geliyorlardı. Tek bir kuyudan petrol çıkması onun sahibini zengin ediyordu.

Artık yaşadığı bölgede tanınmış ev inşaatçısı olan Zeynelabidin Tagiyev 1873’de iki kişi ile ortak olarak petrol olduğu düşünülen bir yer kiraladı ve petrol kuyusu kazmaya başladı. Fakat masraflar artsa da petrol çıkmadığından ortaklar kendi hisselerini Hacı Zeynelabidin’e sattılar. Hacı Zeynelabidin inatla kuyuyu kazmayı sürdürüyor, bir gün kuyu petrol fışkırıyor. Kara altın adıyla tanınan petrol Zeynelabidin’i zengin ediyor. Taş ustası Zeynelabidin petrol zenginine dönüşüyor. Fakat taş yonarken kullandığı baltayı her gün gözü görecek yerde asıyor ki, nereden geldiğini unutmasın.

Okumak ve yazmak bilmeyen Hacı Zeynelabidin dünyanın en ünlü gazetelerini getirtir ve sekreterine okutarak dinler, dünya hadiselerini, ekonomik ve siyasî durumu iyice gözetlerdi. 1895’te Bakü’nün merkezinde büyük bir mülk inşa ettiriyor. Tagiyev, Avrupa’dan en iyi mimarları davet ediyor, Avrupa’da gördüğü, beğendiği büyük binaların aynısını Bakü’de yaptırıyordu. Bakü’deki ilk ticaret pasajını da Tagiyev yaptırmıştır. Bugün Azerbaycan Tarih Müzesi, Bakü’deki en büyük nikâh sarayı Tagiyev’in mülkünde yerleşiyor.

Tagiyev artık tüm Müslüman âleminde tanınıyordu. Bakü’deki Müslüman, Yahudi, Hristiyan hayırsever cemiyetleri Tagiyev’i başkan olarak seçmişlerdi. Bakü zenginlerinden Ağabala Kuliyev’le beraber, “Bakü-Batum” petrol kemeri şirketini kurdu. Asrın en büyük inşaatlarından olan bu kemer Bakü’den başlayarak Kür vadisinden geçiyor, Kafkas dağlarının eteklerini ve Suram kalesinin yamacını aşıyor, Reon vadisinden geçerek 800 kilometre mesafede uzanarak Hazar denizi kıyıları ile Karadeniz kıyısını birleştiriyordu. Kemer 10 yıl sonunda 1907’de bitti.

O yalnız petrol zengini değildi. Aynı zamanda değirmen, fabrika sahibi, büyük balık sanayicisi, ticaret ve yük gemilerinin sahibi idi. Tüm Kür çevresi ve Hazar kıyısı balık sanayisi onun elindeydi.

100 yıldan fazla süre geçti ama Türk-İslam dünyası ikinci böyle bir şahsiyet, böyle bir hayırsever yetiştiremedi.

Kafkaslar’da ilk dokuma tekstil fabrikasını yaptırdı;
1901’de Doğu’da ilk Müslüman kız okulunu açtı;
1883’te Bakü’de ilk tiyatro binasını yaptırdı;
1896’ da Petersburg Müslüman Hayriye Cemiyetini kurdu ve bu cemiyet aracıyla Rusya Müslümanlarına yardım etti;
Kazan’da, Petersburg’ta ve Paris’te camii inşa ettirdi;
1894’de Bakü/Merdekan’da köy tarımı ve bahçıvan okulu kurdu;
1898’de “Kaspi” matbaasını alarak Azerbaycan aydınlarının kullanımına verdi;
Bakü’ye su çektirdi; ƒ Hapishane için bir bina verdi;
Gazetelere yardımlar etti;
Rusya işgalindeki Türk yurtlarında camiiler inşa ettirdi;
Azerbaycan balık ve havyarını dünya pazarına çıkardı;
Erzurum’da halkın Rus-Ermeni işgaline direnişini organize etmeye çalıştı;
Edirne camisinin inşasına 5 bin altın para değerinde yardım etti;
1918’de evleri yanmış İstanbullular için büyük bir bina inşa ederek hediye etti;
Hazar Denizi’nden Karadeniz’e kanal inşa etmek planı kurdu (Sovyetlerin işgali buna engel oldu); 1918’de “Vahşi Divizyon” isimli Müslüman askeri bölüğünün tüm ihtiyaçlarını karşıladı;
Ermeni terörü ve tehdidini, Rusya memurlarının Müslüman ahaliye zulmünü önlemek için kurulmuş mücadele örgütü olan “DİFAİ” örgütünün finansını üstlendi;
Tahran şehrinde Rüşdiye ve “Saadet” okulunu açtırdı; ƒ Kimya laboratuvarı açtırdı;
İnşaat işçileri için ilk kasaba inşa ettirmişti.
“Kuran”ı Azerbaycan Türkçesine çevirttirmiş ve bir nüshasını 2.Abdulhamit’e göndermişti;
Mehemmed Hadi’nin ilk kitabı “Firdövsülhamat”ı yayınlatmıştı;
Bakü pazarının Yahudi, İngiliz ve diğer yabancıların eline geçmelerini engelledi;
100’den fazla gencin yurt dışında eğitim almasına yardımcı oldu ve onların karşısına, eğitim aldıktan sonra memleketine dönerek halkına hizmet etmek ve Türk olmayan kızla evlenmeyecekleri şartını koydu… Ve daha neler, neler...

1905’te Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in kurduğu Bakü Müslüman Hayriye Cemiyeti’nin tüzüğü Çar devleti tarafında onaylandı. Cemiyetin ilk toplantısında Hacı Zeynelabidin Tagiyev Yönetim kurulu başkanı, İsrafil Hacıyev başkan yardımcısı, Hacı Mustafayev hazinedar, Ahmet Bey Ağaoğlu sekreter, Esadullah Ahmedov, İsmaill Bey Seferaliyev, Hasan Bey Zerdabi, Alimerdan Bey Topçubaşov ve diğerleri yönetim kurulu üyeleri seçilmişlerdi. Cemiyetin faaliyetini başta Tagiyev olmakla diğer Bakü zenginleri finans ediyorlardı.

Cemiyet önce Bakü’de çalışsa da Birinci Dünya savaşında faaliyet alanını genişletti. Cemiyet bünyesinde “Afet ve Harpzedelere Yardım Şubesi” kurulmuştu. Mehmet Emin Resulzade’nin Türk halkına yardım çağırısı büyük ses getirdi. Tiflis’le beraber, Kars ve Erzurum’da şubeleri açıldı.

Bakü’nün önde gelenlerinden Hacı Zeynelabidin Tagiyev, yarım milyonla yardımı başlattı. Cemiyetin merkez binasında toplanan Azerbaycanlı zenginler Türkiye’ye kendileri bağışta bulundular. Diğer zenginler 100 binden eksik olmamak şartıyla yardım yarışına katıldı. Savaşta yetim kalan çocuklar için Edirne›de kurulan Darüleytam’a cemiyet yöneticilerinden Hacı Zeynelabidin Tagiyev ve Ağa Musa Nagiyev 5’er bin ruble yardımda bulundular. “Kardaş Kömeği” adında yardımlar toplanmaya başlandı. Cemiyetin toplantısında şöyle bir karar da alındı: “Türkler bu harpten kurtuluncaya kadar, kızlar ve gençler evlenmeyecekler, hiçbir Türk sinema ve tiyatroya gitmeyecek, erkeklerden de hiç kimse tıraş olmayacak.”


Özellikle Kafkas Cephesi›nde zor durumda kalan askerlerimize yardım götürebilmek için Rus yetkililerle görüştüler. 1915’te Nevruz Bayramı Türkiye Türklüğü için bir fırsata dönüştürüldü. Nevruz’da Bakü Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi’nde büyük hayır daveti yapmaya ve burada Türkiye için yardım toplamaya karar verildi. Bu münasebetle Azerbaycanlı önde gelen gazete sahipleri “Kardaş Kömeği” adında bir yayın çıkararak, gelirinin Türkiye’ye gönderilmesini kararlaştırdılar. “Kardaş Kömeği” adı bundan sonra Azerbaycan Türklerinin yardımlarının da genel adı oldu.


7 Mayıs tarihini “Kardaş Kömeği Günü” ilan ederek Bakü ahalisini yardıma seslediler. Yüzlerce Azerbaycanlı Hayriye Cemiyeti binasına gelerek yardımda bulundu. Şehir 20 bölüme ayrıldı, her bölüme bir başkan görevlendirildi. Her başkana 20 genç yardımcı olarak seçildi. 7 Mayıs günü sabah saat 7’de şehrin her yerinde aynı anda 400’den fazla gönüllü bu özel simgeleri satmaya başladı ve bu akşam saat 10’a kadar sürdü. Akşam artık 25 bin manat para toplanmıştı. 16 Mayıs’ta Tiflis’te düzenlenmiş “Kardaş Kömeği Günü”nde 7.660, Gence’de 3500, Revan’da ise 2500 manat para toplanmıştı. Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in kızı esnafa gül dağıtarak yardım bağışları toplamıştı. Bu günlerde Bakü’de hamaldan dilenciye, öğrenciden zengine, gazeteciden siyasetçiye, yaşlıdan gence kadar herkes Türk halkına yardıma köklenmişti.


Cemiyet, 1915-1916 yılındaki Kurban Bayramı’nda kapı-kapı gezerek kesilen kurbanların derilerini toplayıp, bunların satışından elde edilen parayı Türkiye’ye gönderdi. Cemiyet, özellikle Kafkas cephesindeki Türklere yalnızca maddî destekte bulunmadı. Beraberinde, savaşta yetim kalmış çocuklar için yetim evleri açtı. Esir Türklere yiyecek gönderdi ve kaçırılmalarına yardım etti. Esirken vefat edenlerin definleriyle ilgilendi. Cemiyet, Nargin Adası’nda tutulan Türk savaş esirlerine yiyecek, giyecek ve tıbbı malzemeler gönderdi. Esirlerin kaçırılması için de gizli faaliyetler yürüttü. Çok sayıda esir kaçırılarak Türkiye’ye gönderildi.

1916 yılında Cemiyet-i Hayriye Erzurum’a temsilciler göndermiş, onlar burada halkın ihtiyaçlarını öğrenmiş ve bazılarını karşılamış, halka 5400 pud un ve ardınca 5000 pud arpa dağıtmış, Hınıs ve Tortum’a da un yardımı yapmışlardı. Cemiyet durumu öğrendikten sonra Erzurum ve Kars’ta şube açmıştı. Şube temsilcileri halkın ihtiyaçlarını karşılamakla beraber, halkı örgütlendirmek, düşman karşısında umutlarını kaybetmemek için mücadeleye seslemek üzere görevlendirilmişlerdi.

Erzurum’a Genceli Seyidov başkanlığında gelen Cemiyet-i Hayriye Heyeti kendileriyle 62 bin telis un, arpa, mercimek, buğday, mısır gibi yiyeceklerle, kadın, erkek ve çocuk elbisesi ve ayakkabı dolu 13.252 sandık ve gazeteler, kitaplar da getirmişlerdi. Cemiyet temsilcileri bunları tek tek evlere dağıtıyor, onları düşman işgaliye direnişe sesliyorlardı. Cemiyet kimsesizlere de sahip çıkmış, ilk ay içinde 250 sahipsiz çocuk ve 150 bakıma muhtaç kadın açlıktan, ölümden kurtarılmıştır. Genceli Seyidov ve arkadaşları Erzurum’da Antranik ordusu tarafından baltalanarak şehit edilmişlerdi.

Azerbaycan Türkiye kardeşliğinin temelini oluşturan bu yardımlar günümüzde de gururla hatırladığımız tarihimizdir. 19. yüzyılın 90. yıllarında Con Daltner adlı bir İngiliz zengini Hindistan’dan vatanına giderken Bakü’de Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in misafiri olmuş. Hacı Zeynalabdin Tagiyev’in halka, gazetelere, hayır cemiyetlerine, eğitime ve ekonomiye desteğine o kadar hayran kalmıştı ki, ülkesine döndükten sonra Edinburg şehrinde kendi parasıyla Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in heykelini yaptırmıştı.

Maalesef ki, Azerbaycan’da ve Türkiye’de bu büyük Türk’ün, Hacı Zeynelabidin Tagiyev’in bir heykeli yok…
Ruhu şad olsun…

Dr. Aygün HASANOĞLU