GelişimErzurumYazı

MAZİDE KALAN

40’ına merdiven dayamış bir yürek bizimki.
Yorgun desem değil,dinç desem yorgun belki de.
Ama bitkin,ama eksik,ama hüzünlü.
Üzülüyorum, geçen yılları düşününce..
Erzurum ağzımdan kelimelerin birer birer ayrıldığı
o 40 yılı…
Benimki bir özlem,geçmişe hasret belki de…
Artık sabahları uyandığımda elimi ve yüzümü
yıkayıp, peşkirle kurulanmıyorum.
Kahvaltı sofrasında düneyinden kalan kerti ekmek
de yok. Çayı karıştırmak için mablah da.
Guymak da silindi hafızamdan, hıngel de...
Kavutu, lobiyayı, haşılı sormayın lütfen.
Kala kala bir kartol kaldı ki onun da eli kulağında
sanki çekilmek için aramızdan.
Guşganayla pişirirdik yemeği tencereler girmemişti
hayatımıza.
Sımışkamız vardı hatırlarsanız; godi da beşe yer,
maşabadan içerdik suyu.
Ezemizin, bibimizin, emicemizin elini öperdik
bayramlarda.
Birbirimizin gardaşıydık kankaya inat!
Emioğlu, dayıkızı, ezekızı vardı kuzen girmeden
dilimize.
Sokaklarımızda gudikler, cücükler, pisikler, culuklar
gezerdi.
Holla çelik,koza lebbik,papil oynardık, itti bittiydi
saklambaçın adı.
Fırfırik çevirirdik bizler,gındıllik yuvarlardık.
Top oynarken fısalırdı topumuz o zamanlar. Ve
fenikirdi topu patlayan arkadaşımız.
Sonbahar güzdü bizde.
Telisle alırdık kışlık erzağımızı, yakacağımızı.
Ütüsüz miltan giymezdi büyüklerimiz.
Gociğimiz vardı bizim, dalımıza giydiğimiz.
Kulliğimiz,papağımız vardı başımıza geçirdiğimiz.
Sık sık çimerdik biz o yıllarda, duş almak yoktu.Yoksa
gogor tutardı maazallah vücüdumuz.
Bir büyüğümüz seslendi mi segirterek giderdik
dekkesine yanına.
Soru sorulunca da ‘bennem’ derdik bilmediklerimize.
Aramızda devamsızlar da vardı, saggal delileri de.
Hele cıfıtlarımız, cırbağalarımız,cığızlarımız
saymakla bitmezdi. Herslendiğimizde hepsini
sıpırtırdık yanımızdan.
Zöhöre kalkardık ramazanlarda, harafalık toplanırdı
bayramdan önce.
Çocuklar oyun oynarken birbirlerine kızdıklarında
'cığızlık yapma' derlerdi.
İş kavgaya döndüğünde ise mehlenin kadınları
girerdi araya.
Kadınlarımız yaşmak bağlardı, ola ahılli diye
seslenirdi bizlere.
Hacı babamız vardı bizim büyük babaya inat, her
akşam bize mesel anlatan.
Bebeklerimiz dadahla büyürdü. Kokorla da
korkutulurdu yaramaz çocuklarımız.
Berberlerde saçlarımızı dıbıza vurdururduk,
kuaförler açılmamıştı daha.
Tanko tanko gezenimiz de vardı, salahane
dolaşanımız da.
Hele analarımızın dilinden düşmeyen bir Limone
hastanemizle,Eller bankamız vardı ki sormayın
gitsin.
Sözün özü bir Erzurumluluk vardı eskiden, Dadaş’ın
ağzında dilden dile yaşatılan.

Tevhit YAZICI