GelişimErzurumYazı

KENDİMİZE BAKALIM

Velev ki aynı cemiyete ait hissetseler de kendilerini, her insan teki diğerlerinden farklıdır, aynileşmezler, aynı sayılamazlar.

Sosyal bir varlık olmamız sebebiyle, türlü kurumlarla, fikirlerle yakınlıklar kurar ve bağlılıklar duyarız ama nihayetinde her birimiz farklılıklarımızla ayrı bir insanız.
Dini, ideolojik, fikri ya da hobi amaçlı bazı oluşumlara aidiyet ya da yakınlıklar kurmakla, bizimle beraber o oluşumlara yakınlık duyanlarla her halükarda birlik olmayız.
Bir mesel olarak dinlediğimde hoşuma gitmişti; şehre yeni gelen birisi Nasrettin Hoca’ya Konya’da kaç tane mezhep olduğunu sorar, o da cevaben şehrin girişindeki tabelada nüfus hanesinde kaç yazıyorsa o kadar der.
Her birerimiz içimizde ayrı bir cevher, karakter taşıyor, yaradılış, yaşadığımız coğrafya, birlikte yaşadığımız toplum, içine doğduğumuz aile ve aldığımız eğitimlerle farklı bakış açıları geliştiriyoruz.
Olanca farklılıklarımıza da rağmen bir araya geliyor, bazı sivil toplum kuruluşları, partiler, cemaat yapıları içinde birliktelikler kuruyoruz, ya da dini ve mezhebi aidiyetlerimiz dolayısıyla farklı insanlarla bir arada anılıyoruz.

Herhangi bir insanla bir arada bulunmamızın da onunla birlikte sayılmamızın da rahatsız edici bir tarafı yok, ancak onun yaptığından bizim, bizim yaptıklarımızdan onun sorumlu görülmesi veya içimizden birinin, birkaçının yaptığı hatalar dolayısıyla birlikte ait bulunduğumuz yapının toptan zemmedilmesi, kötülenmesi insafla bağdaşır değil.

İnsanı, toptancı ve kategorik olarak değerlendirmek, hiç de hak edilmedik yargılarda bulunmamıza ve nihayetinde muhatabımıza zulüm etmemize neden olabilir, hatta bu çeşit yargılamalar genelde de zulüm doğurur.
Kategorik veya analitik olarak insanı yargılamak da ne derece normaldir, bu da ayrı bir konu.
Zira işlediğimiz suçlardan dolayı devlet, günahlardan dolayı ise Allah tarafından zaten yargılanacak ve savunmamızı yapacağız.
Birbirlerimiz hakkındaki yargılamalar, aramızda kapanması zor yaralara sebep oluyor.

Oysa yargılayıcılara güven duymakla rahat ve huzur bulabiliriz.

Bu sonu gelmez, hırpalayıcı, yok edici, insaftan yoksun yargılarımız, bir kişi üzerinden kocaman yapılara da kin ile bakmamız sonucunu doğuruyor ve insani birlikteliklerimizi yitiriyoruz.

Amacı kötü veya hatalı bir yapının içerisinde bir çok iyi niyetli kimseler bulunabileceği gibi, pek çok yanlışları bulunan insanlar iyi niyetli bir yapının içerisinde de bir araya gelebilirler.
Ne bazılarının yanlışları iyi bir yapıyı toptan reddetmemize, ne de içinde bulunduğu yapı bize göre yanlışlıklar yapıyor diye iyilik için orada bulunan bir insanı zay etmemize sebep olmamalıdır.
İnsan, pek çok duyguları içinde barındırabiliyor, bazen öyle bazen de böyle olabiliyor kendimizden de bildiğimiz gibi.
Öyle ise insanı, bir muamma çözer gibi sabırla çözmeli ve iyi tarafları hatrına, bazı yanlışlarını da görmezden gelerek, suç ve günah fasıllarını da ilgililerine bırakıp (suçun tespitine yardımcı olmak lazımdır ve ayrı konudur) insanca tavırlar geliştirmeliyiz kendimiz için.
Zira, aynı zafiyetleri hepimiz taşıyoruz, bugün ona, yarın bize unutmayalım.

Ergün ENGİN