GelişimErzurumYazı

MUSTAFA KEMAL'E ERZURUM'DA CİHAT KILICI KUŞANDIRILMASI

Öncelikle Cihat Kılıcı ve kuşanma töreniyle ilgili vereceğimiz şu bilgilerin faydalı olacağı düşüncesindeyim:

Bir kere kılıcın, sembolik de olsa gücü, iktidarı, devleti, adaleti, cengâverliği ifade ettiğini; onu elinde bulunduran kişinin de din adına devlet nezdinde iktidar sahibi olduğunu bilelim.

Bunun yanı sıra kılıç üzerine “Allah dost olarak yeter. Allah yardımcı olarak da yeter!” (Nisâ, 4/45); “Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter!” (Talâk, 65/3); “Allah en iyi koruyandır!” (Yusuf 12/64); “Başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir!” (Hûd, 11/88); “Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik!” (Fetih, 48/1) kabilinden değişik âyetler yazılması da Osmanlı’da bir gelenektir. Nitekim Topkapı ve Harbiye Askerî müzelerinde bu tür kılıçları görmek mümkündür.

Öte yandan Osmanlı padişahlarının Saltanat makamına oturduklarında kendilerini her türlü kötülükten, kaza ve belâdan koruyup düşmanı alt etmelerine yarayıp başarılı olmalarını sağlayacağına inanılan, Hz. Ali Efendi’mize (ra) atfedilen bir dua eşliğinde kılıç kuşandıkları bilinmektedir.

Dua kitaplarında ‘Du’aü’s-seyfî ve’l- Hırzi’l emânî’ adıyla yer alan, Allah’tan yardım umulan âyetlerin yer aldığı, ‘Kılıç Duası’ olarak da bilinen bu dua, ya kılıç üzerine yazılır şeyhülislam, şehrin ileri gelen bir din adamı ya da Erzurum’daki törende olduğu gibi şehrin müftüsü tarafından bir karşılama şeklinde ayaküstü okunur. İşte Devleti idare edecek kişilerden birine bu duanın okunarak yapılmış olduğu törenlere ‘Kılıç Kuşanma Merasimi / Töreni’ denilmiştir. Hatta bu duanın bazen muska gibi yazıldığı, hemayil gibi boyunda taşındığı da olmuştur.

İbrahim Özdemir Hoca Sayesinde Tarihe Düşülen Kayıt

80’li yılların başında Erzurumlu Ketencizade Mehmet Rüştü Efendi üzerine bir araştırma yaparken tanıştığım, elinde ‘Ketencizade Mevlidi’nin tek yazma nüshası bulunan, ismi Aşağı Mumcu Camii ile özdeşleşmiş, kimilerinin ‘Kasketli Hoca’, kimilerinin açıktan ‘Halk Partili’ diye niteledikleri, sözlerine itibar edilen, Tortumlu olduğunu bildiğimiz İbrahim Özdemir adında bir hocamız vardı.

İbrahim Özdemir; aynı zamanda Erzurum’da yaklaşık 50 yıl Müftülük yapmış, Devlet erkânı nezdinde yüksek bir itibara sahip, Devletle barışık bir müderris ve aydın bir din âlimi olan Solakzâde Sadık Efendi’nin de talebelerinden birisidir. Anlatacağımız olayı İbrahim Özdemir, Hocası Müftü Muhammed Sadık Solakbay’dan bizzat duymuş olduğu için anlatılanların doğruluğundan şüphe etmemekteyiz.

İbrahim Özdemir Hoca, yıllar öncesi hocası Sadık Efendi’den Mustafa Kemal Paşa’ya 1919 yılında, Erzurum’da kaldığı 57 günlük süreçte -muhtemelen Askerlikten istifa ettiği günlerde- Erzurum halkının, daha geniş bir ifadeyle millet olarak onun yanında yer aldıklarını göstermek maksadıyla İbrahimpaşa Camii önünde bir merasim/tören düzenlendiğini, Cihat Kılıcı kuşandırıldığını duymuş; bizlere de kendisi aktarmıştı. Samimiyetlerinden şüphe etmediğimiz şehrimizin kıymetli hekimlerinden KBB’ci Atilla Ertaş başta olmak üzere daha birçok hemşerimizin de bizim gibi bizzat İbrahim Hoca’dan işittiği bu hadisenin biraz izaha ihtiyacı var. Nitekim Erzurum’da ‘Sözün yalanı olmaz, yanlışı olur!’ diye güzel bir söz vardır. Yani söylenen sözün biraz izaha, açıklamaya, düzeltmeye, desteklenmeye ihtiyacı olduğu söylenmek istemektedir. Bu şekilde birtakım tereddütleri de inşallah ortadan kaldırmış oluruz.

Öncelikle bu tören, Ulucami ya da Lalapaşa Camii gibi Erzurum’daki Selâtin camileri önünde değil de niye İbrahimpaşa Camii önünde yapılmış o konuyu ele alalım:

O tarihte ‘Erzurum Fetvahanesi’ yani ‘İl Müftülüğü’ İbrahimpaşa Camii bahçesinde (günümüzdeki tuvaletlerin yerinde) bulunmaktaydı. Erzurum’da birçok kişi bu caminin üç kuşak Erzurum’da müftülük yapmış ilim ehli bir aile olan müderris Solakzâdelerin görev yaptıkları İbrahimpaşa Medreselerinin yanında bulunduğunu ve onlarla özdeşleştiğini duymuştur. Hatta Osmanlı döneminde bir zaman bu camiye dört imam tahsis edildiği dahi söylenir. Cumhuriyet döneminde ise özellikle 60’lı yıllara kadar gerek sesleri, sadâları ile nam salmış Kaleli hafızların -Hafız Ali Rıza ve Hafız Faruk (Kaleli) efendilerin- bu camide görev yapmaları, gerek Fetvahane’nin yanı başında bir cami olması ve gerekse Solâkzadelerin kuşaklar boyu vakit namazlarını hep orada kılmaları, Tefsir derslerini orada vermeleri bu camiye o aile dolayısıyla özel bir statü kazandırmıştır. İşte bunlar bir plan doğrultusunda hazırlanmamış olan o günkü törenin orada yapılmış olabileceği konusunda herhangi bir tereddüde mahal bırakmamaktadır.

Bu caminin ‘1906/1907 Erzurum İsyanı’ diye tarihe geçen ‘Hayvanât-ı Ehliye ve Şahsî Vergi Ayaklanması’nda Vali Mehmet Ata Bey’in isyancılar tarafından fizikî şiddete ma’rûz bırakıldığı, bu camide alıkonduğuyla ilgili bir de kötü bir hatırası vardır.

Gelelim Mustafa Kemal Paşa’ya Cihat Kılıcı Kuşandırılması İşlemi’ne;
Tören diye adlandırılan bu işlemin Mustafa Kemal Paşa’nın Padişahın Yâveri / Ordu Müfettişi sıfatıyla Erzurum’a geldikten bir süre sonra tüm resmî ve askerî görevlerini terk edip sivil bir vatandaş olduğu; önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin, daha sonra Millî Mücadele’nin başına geçtiği günlerde gerçekleştirilmiş bir Dua Merasimi / Töreni olduğu sanılmaktadır.

Müftü Solakzâde Sadık Efendi’nin öncülüğünde yapılmış olan bu dua işlemi, Mustafa Kemal Paşa’nın beline gerçek bir kılıç (Cihat Kılıcı) kuşandırılması şeklinde değil, Kılıç Duasının okunması şeklinde cami çıkışında ayak üstü gerçekleştirilmiş olabilir. Bu şekilde Millî Mücadele’yi Erzurum’da başlatmış olan Mustafa Kemal’e halkın onun yanında yer aldığı, bu milletin başına geçmesinin uygun bulunduğu, ona manevi güç kuvvet yüklendiği mesajı verilmek istenmiştir. Kısacası Erzurumlular olarak, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başlatmış olduğu mücadeleye büyük destek verildiği gösterilmiştir.

Bizim bu konuyla ilgili duyduklarımızın dışında; İbrahim Hoca’nın öz evladı gibi yetiştirmiş olduğu yeğeni, Şeyhler Camii imamı Abdurrahman Özdemir, Mustafa Kemal Paşa’ya Cihat Kılıcı kuşandırılması esnasında Müftü Sadık Efendi’nin yine İslamî bir başka gelenek olan ‘Salât ü selâm eşliğinde’ Paşa’nın ‘sırtını sıvazlamış’ olduğunu da amcasından bizzat duyduğunu söylemektedir.

Yapılan bu dua merasimi, Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresine başkan seçildikten sonra uğradığı bir cami çıkışında yapılmış ve yalnızca ‘Kılıç Duası’nın okunduğu bir dua da olabilir!

Böyle bir olayın resmi kayıtlara geçip geçmediğini araştırdığımızda Millî Mücadele ve Cumhuriyet Dönemi Erzurum tarihini iyi bilen hemşerilerimizden Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur bu olayla ilgili herhangi bir resmî kayda, yazı ve hatıraya bir yerde rastlamadığını; Atatürk Üniversitesi öğretim üyelerinden Tarihçi Prof. Dr. Yavuz Arslan da böyle bir bilgiyle karşılaşmadığını belirtmiş, yalnız ‘Neden olmasın ki?’ diyerek bunun mümkün olabileceğini de söylemiştir. Erzurum Tarihine vâkıf bir başka uzman tarihçimiz Erzurum Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu ise ‘Bu duanın mecazen manevi destek verildiğini gösteren bir dua olabileceğini’ ifade etmektedir.


Solakzâde’nin Diğer Talebelerinden Duyan Var mı?


Erzurumiyatçı/Araştırmacı Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun Erzurum’un Pırlanta Müftüsü diye hitap ettiği Solakzâde Sadık Efendi üzerine bir Yüksek Lisans Tezi ve bunun yanı sıra Atatürk Üniversitesi ‘Erzurum’un Yüzleri’ serisinde bir de kitap hazırlamış olan Yakutiye Müftülüğü vaizelerinden Nermin Köksal’a da Solakzâde’yi araştırırken Müftü Efendi’nin görüşme yaptığı talebelerinden bu olayla ilgili bir şeyler duyup duymadığını sorduğumda; ‘Naci Hocam bunu ilk defa sizden duyuyorum. İbrahim Hoca ile görüşmemizde o, biz sormadığımız ya da bu mevzu gündeme gelmediği için böyle bir olaydan söz etmemişti!’ dedi. Solakzâde’nin son dönem talebelerinden biri olan Prof. Dr. Selahattin Kıyıcı’nın yanında da böyle bir konunun gündeme gelmediğini, dolayısıyla onlar söylemedikleri için duymamış olabileceğini de belirtti.


Erzurum Müftüsü’nün de İmzaladığı Ankara Fetvâsı


İstanbul’da Şeyhülislamlık tarafından Anadolu’daki örgütlenmenin yanlış olduğuna dâir bir fetvâ yayınlandığı, buna karşı Ankara’da bir araya gelen hocaların da Millî Mücadele’nin yanında yer aldıklarını izah eden, Erzurum Müftüsü Solakzâde Sadık Efendi’nin de imzasının bulunduğu bir fetvâ yayınladıkları bilinmektedir.

Nermin Köksal, Yüksek Lisans Tezi ile yayınlanan kitabında Solakzâde’nin Ankara Fetvâsı’nı imzaladığını gösteren (Hicrî Recep 1338/ Rumî 19 Nisan 1336) 19 Nisan 1920 tarihli şu belgenin hem orijinaline hem de günümüz Türkçesine yer vermiştir.





Naci ELMALI