GelişimErzurumYazı

DÜNYA DA SİNEMA TÜRKİYE’DE SİNEMA ERZURUM’DA SİNEMA

Sinema öyle bir keşiftir ki gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok daha fazla dünya medeniyetinin cephesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak uçlarında oturan insanların birbirlerini tanımalarını, sevmelerini temin edecektir. Sinema insanlar arasındaki görüş, görünüş farklarını silecek; insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Sinema kültüründen bahsetmek için, sinemanın hayatımıza nasıl girdiğiyle ilgili birkaç bilgi vererek yazıma başlamak istiyorum.
Rönesans döneminde resimle, on sekizinci yüzyılda tiyatroyla, on dokuzuncu yüzyılda da teknolojinin gelişimiyle birlikte sinemayla tanıştık. Lumiere kardeşlerin 1895 yılında gerçekleştirdikleri gösterimler ilk sinema filmleri olarak kabul edilir. Sinemanın ortaya çıkışı, bir tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmanın konusu sinemanın sanat olup olmadığıyla ilgilidir. Eisenstein, Pudovkin, Griffith , Renoir gibi birçok sanatçı; sinemanın kolektif farklı bir çalışma olduğunu savunmuş ve bir sanat dalı olduğu konusunda ısrarcı olmuşlardır. 1928 yılına kadar izleyicinin karşısında olan sessiz filmler, daha sonraki yıllarda sesli filmlere dönüşmüşlerdir.
On dokuzuncu yılın başında yani 1. Dünya savaşının yaşandığı yıllarda Avrupa da sinema gerilerken, Amerikan Sineması dikkat çekmeye başlamıştır. Sinema, bu dönemde ekonomik ve teknolojik açıdan büyük gelişme göstermiştir. 1932-1945 arasındaki yıllar Hollywood sinemasının altın çağı olmuştur. II. Dünya savaşı sonrasında ise televizyonun icadıyla birlikte Hollywood sineması parlak dönemini kaybetmiştir.
1950li yıllardan itibaren, diğer ülke sinemaları da altın çağlarını yaşamaya başlamıştır. Amerikan Sinemasına karşı ülkeler kendilerine özgü anlatımlarıyla bağımsız filmler yapmaya başlamışlardır. Ülkemizde 1960 yılında 68 olan film sayısı, 1972 yılında 298 filme yükselmiştir.
Sinema, bir sanat dalı olmasının yanında bir endüstridir. Kapitali olan yapımcılara ihtiyacı vardır. Bu gerçeğin ışığında Türkiye de bu iş için sermayesi yeterli durumda olan girişimci yapımcılar film şirketlerini, sinemalarını kurmuşlardır. 1960 lı yıllarda ülkemizdeki kasabalarda bile film gösterimleri için sinemalar kurulmuştur. Yapımcılar, yedi bölgede yapılan bölge işletmecileri sisteminin sayesinde film dağıtımlarını yapmışlar, hatta bu sistem sayesinde film üretimi için gerekli olan sermayelerini temin etmişlerdir.
1960 – 1970 yılları arasında Erzurum’da halkın en önemli kültür ve eğlence ögesi olan sinemanın şehirdeki geçmişi çok eskilere dayanmaktadır.
Öyle ki Erzurum da 1916 – 1918 yılları arasında, Rusların film gösterimleri olmuştur.
Erzurum Belediyesi tarafından 1926 yılında inşa edilen Cumhuriyet Sineması, daha sonraki yıllarda birkaç kez yangın geçirmiş ilerleyen yıllarda Saray ve Dadaş sineması adlarını almıştır. 1955 -1965 yılları arasında şehirde sinema sayısı artmış, bölge işletmecileri sinemayla ilgili hummalı çalışmalara başlamışlardır. Bu dönemde filmler üretilmeye başlanmış, başta Doğu, Gürpınar, Arı, Güneş ve Ordunun Sineması birkaç sene arayla faaliyete girmişlerdir. Halkın en önemli eğlence yeri sinemalar olmuştur. Şehirde 1960 – 1970 arasında sinemaya gitmemiş insan sayısı yok denecek kadar azdır. Film gösterimlerinin yanı sıra galalar yapılmış, Nejdet Tosun, Şefik Döğen gibi birçok sinema sanatçısı Erzurum’a gelmiştir. Bu gelişmeler sonucunda sinemalar Erzurum halkına bir kültür köprüsü olmuştur.
Sinemanın en parlak dönemi Erzurum’da 1960 -1980 dir. 1964 de İstanbul da Cahit Gürpınar, Raci Karakaş, Kadir Kesemen adlı Erzurumlu sinemacı, film işletmecileri tarafından Dadaş Film Şirketi kurulmuş, kısa bir süre sonra ortakların ayrılmasıyla Cahit Gürpınar bu şirketi devam ettirerek, Türk Sinemasına birçok film üretmiştir. Dadaş Film Şirketi’nin Sinemamıza kazandırdığı beş film Erzurum’da çekilmiştir. Dadaş Film, yaklaşık 55 yıldır üretimlerine devam etmektedir. Dadaş Film Şirketi Yeşilçam Sinemasının bir üyesidir. Yeşilçam ismi İstanbul da ki filmcilerin çoğunlukla yerleştiği sokağın ismidir. Zaman içinde sinemamıza adını vermiştir.
1968 yılında tek kanal olarak başlayan televizyon yayınlarıyla birlikte Yeşilçam Sineması olumsuz manada etkilenmiştir. 1980 Askeri darbesinin etkisiyle birlikte sonraki dönemde politik filmler, göç filmleri ağırlıkta olmak üzere, arabesk temalı toplumsal filmler üreten sinemamızda, özellikle sansürün etkisiyle psikolojik filmlerin ve kadın sorunlarını konu alan filmlerin öne çıktığını görüyoruz.
1980’li yılların sonunda Yabancı Sermaye Yasasında yapılan değişikliklerle birlikte Türkiye’deki sinema salonlarında Amerikan Sineması yapıtlarına verilen ayrıcalık ve öncelik, Özel televizyon kanallarının yayın hayatına başlaması ve video cihazlarının hayatımıza girmesiyle beraber Türk Sinemasında yeni bir dönem başlamıştır. 1990 yılından sonra sinema salonlarında gösterim imkânı bulan yerli yapım sayısında büyük düşüş görülmüştür. 2000’ li yıllara gelindiğinde ise yerli sinemamızda, popüler sinema ve yönetmen sineması yer almaktadır.
Günümüz de Amerika’da, Avrupa’da olduğu gibi film gösterimleri (400- 450-750 kişilik) büyük salonların yerine, Alışveriş Merkezlerindeki, daha küçük sinema salonlarında ( 50-100-200 kişilik) gerçekleşmektedir. Sosyal hayattaki değişim ve televizyon yayınlarının etkisi bu değişimin en büyük sebebidir.
Türkiye’de 1974 yılına kadar sinema eğitimi yoktur. İlk Sinema eğitimi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sinema Televizyon Enstitüsü’nde Sami Şekeroğlu’nun önderliğinde başlamıştır. Daha sonraki yıllar da, birçok üniversite de sinema ve iletişim fakülteleri açılmıştır. Açılan bu fakülteler sayesinde günümüz de bu alanda çalışmak isteyenler kolaylıkla sinema, televizyon eğitimi alma imkanına kavuşmuştur.
Erzurum da 2006 – 2015 yılları arasında, Uluslararası Dadaş Film Festivalini gerçekleştiren şirketimiz Türk Sinemasının, ilk yıllarından günümüze kadar üretilen yapımlarını, sinema sanatçılarını, Avrupa, Amerika, Orta Doğu ve Orta Asya sinema yapımlarını ve sanatçılarını Erzurum halkıyla buluşturmuştur. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, İletişim Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi öğrencileriyle birlikte çalışmalar yapılmış, yapılan bu çalışmalarla gençlerin eğitimlerine katkıda bulunulmaya çalışılmıştır. Gençlerimiz sinema sektörüyle yakından tanışma imkânı bulmuşlardır. Yaptığımız çalışmalar doğrultusunda şehirdeki ilkokul öğrencileri filmlere davet edilmiş, filmlerimiz, Tortum – Uzundere Belediye Başkanı Sayın Halis Özsoy sayesinde, o bölgede de gösterilerek bölge insanımız sanatçılarla buluşturulmuştur.
Covid 19 dünya da olduğu gibi ülkemizde de sinema sektörünü olumsuz manada etkilenmiştir. Bu salgından belki de en çok etkilenen kesim sanat ve sanatçılar olmuştur.
Atatürk, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine çıkmasının yollarından biri olarak sanatı da önemli bir yere koyuyor. O’nun “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözünün ne manaya geldiğini, yaşadığımız salgın sebebiyle çok iyi anladığımızı düşünüyorum.
Kaynaklar:
Çağını Sorgulayan Sinema – Ali Gevgilili Bir levanten şövalye – Giovanni Scognamillo Türk Sineması – Rekin Teksoy Doç Dr Ala Sivas Gülçar Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Sineması ve Tarih (1918-1950)-Orhan İstanbul 1960’lı yıllar Türk Öykücülüğünde Sinema Dili ve Anlatım Teknikleri – Birsel Sağıroğlu Erzurum’da sinema kültürü – Erdal Güzel

Nil GÜRPINAR