GelişimErzurumYazı

KENTİN FLORASI

Kalbinize bir kenti kilitlediğiniz zaman Soğdları da yad etmiş olursunuz. Zira, hem kent kelimesi hem de kilit kelimesi bize Soğd dilinden mirastır.
Soğdlar, bizim Maveraünnehir'in büyük bölümünde en az 15 asır yaşamış bir kavim. 10. asırdan itibaren artık sadece hatıradırlar.
Tarihin kazanında eriyen kavimler, erirler fakat yok olmazlar. Adları yaşar, kelimeleri yaşar, kültürlerinden ve folklörlerinden unsurlar yaşar.
Bizim buralarda Paseanlar iyi bir örnektir. Ksenofon'un Phasianoi dediği Phasisliler veya Paseanlar; Aras nehri boyunda yaşayan bir kavimdi ve tarihin kazanında eridiler. Şimdi Pasinler dediğimizde, onların erimiş kulaklarını da çınlatmış oluyoruz.
Daha aşağılardan bir örnek de Sabinler. Roma'ya komşu bir site devletin halkı. Sabin Kızları diyerek başlayabileceğim hikâyeleri uzun ve açıklıdır. Hikâyenin kısa halinde, tarih kazanında erimelerinin sebebi ve vesilesi Romalılar.
Flora, Sabinler'de, yeşeren bitkiler aleminin tanrıçası ve onun adına bir bayramları da var. Romalılar, Sabinler'den çaldıkları Flora'yı kendi mitolojilerine de dahil ediyorlar. Artık Flora, baharda çiçeklenmeyi temsil eden tanrıçanın adıdır.
Orada kalmayacağını tahmin edersiniz. Üzerinden iki milenyumdan fazlası geçen Flora; günümüzde artık bir ülke, bölge veya yöredeki bitki, mantar ve bakteri türlerinin toplamına verilen addır.
''Bitey'' diye Türkçe bir karşılık bulmuş fakat tutturamamışız.
Şöyle bir cümle, meramımı ifade için daha uygun olur kanaatindeyim: Flora'dan mahrum bir ova artık sadece bir çöldür.
Erzurum'u; şehrimizi yani, kurulduğu her yerde ve binlerce yıl Flora besledi. Ovanın florası. Beslenenlere, günümüzde ''Direy'' diye bir karşılık bulduğumuz, hayvan varlığının tamamı demek olan Fauna'mız da dahil.
Ova şehrin annesidir. Onu sütüyle yani florasıyla besleyen annesi. Şehir hep emzikte ve anne hep yaşlanıyor.
Yaşlanma sebebi betondur diyerek sizi üzmeseydim keşke. Üzdüm bir kere madem, devam edeyim: Maalesef, insanların modern ve postmodern zamanlarda daha da azgınlaşmış hırsları, aklımızı başımıza tez zamanda devşirmezsek eğer, ovamızı çölden de beter bir beton çölü haline getirecek. ...
Erzurumîyat veya Erzurumîyyat. Bazı metinlerde ''ya'' harfi şeddeli olarak geçtiği için iki türlü yazılışı da makbul. Ancak biz ilkini tercih edeceğiz.
Erzurum, Erzurum zaten. Nisbet eki -î malumunuz, ait, dair, ilgili gibi anlamları var. Nihayet, -yat da çoğul eki.
Erzurum'a dair, Erzurum'a ait, Erzurum'la ilgili olanlar diye anlayabileceğimiz yere kadar geldik fakat burada duramayız. Türkîyat'ın Türkoloji veya Türklük bilimi olarak tarif edildiğini hatırlayınız lütfen.
Şimdi, hepsini toparlayarak bir Erzurumîyat tarifi yapabiliriz: Erzurum'un tarihi, kültürü, filolojisi ve antropolojisi başta olmak üzere somut olan ve olmayan kültürel miraslarını incelemek. İnceleyenlere de tabiatıyla Erzurumîyatçı diyeceğiz.
Bilebildiğim kadarı ile Erzurumîyatçı olarak tanınan ve anılan ilk kişi Cemalettin Server Revnakoğlu'dur. Başka sahalardaki faaliyetleri ve kıymetlerini elbette göz ardı etmeden; Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Abdurrahim Şerif Beygu, İbrahim Hakkı Konyalı, Enver Konukçu ve Erol Kürkçüoğlu'nu da bu isimle birlikte anmamız gerekir.
Niyetim elbette Erzurumîyatçılara dair bir liste çıkarmak değil fakat şehrin ve Erzurumîyatın yüz akı, birisi arkadaşım, merhum iki tıp profesörünü de anmadan geçemem. Zeki Başar ve Ali Kurt.
İletişimin artması, kaynaklara erişimin kolaylaşması, büyük bir birikimin oluşması ve hepsinden mühimi insanların doğdukları veya doydukları yerden itibaren çevrelerine ilgilerinin yükselmesi Erzurumîyatı daha çok insanın meşguliyeti haline getirdi. İçlerinde gıptayla takip ettiğim çok kıymetli arkadaşlarım da var. ...
Dergimiz geçen sayısında, kanaatimce şehre ve şehrin tanınırlığına katkılarını daha çok dikkate alarak, 9 hanımefendiyi kapağına çıkardı.
Mutlaka hepsi birbirinden kıymetli hanımefendilerden birisi olan Hilal Turgut Erzurum ve Erzurumîyat açısından başka bir anlama denk geliyor.
Hilal Turgut bir akademisyen. Genetik mecburiyetinden dolayı da alçak gönüllü bir akademisyen. Bu alçak gönüllü akademisyenimizin yüksek gayreti Erzurum'un tarihi dokusu ve bilhassa florası hakkında. Bu konularda çalışıyor ve üretiyor.
Nihayet, Onun çalışmaları sayesinde Erzurumîyat'a yeni bir pencere açıldığını söyleyebiliriz. Mimari, tarih, kültür, folklor, sanat ve edebiyattan sonra, artık Erzurumîyat'a şehrin florası da dahil edilmiştir.
Temennim en kısa zamanda Erzurumîyat için bir de fauna penceresinin açılması. Tercihan yine şehrine sevdalı bir hanımefendi akademisyen tarafından.
Bizden sual edecek olursanız, sonunda yine başladığımız yere döndük: Bu şehri sevmek ancak ovasını ve nahırlarını esirgemekle mümkündür. Siz isterseniz, florasını ve faunasını diyebilirsiniz.
Bir dakika, bitey ve direy diyenler de buyursunlar.

Mustafa DUMAN