ittihat Terakki’nin kuruluşu denilince akla Tıbbiye gelir. Dönemin muhalif merkezi olduğunu;‘’Her yerde göklere çıkarılan ‘padişahım çok yaşa’nidaları Tıbbiye bahçesinde havuzun etrafındaki ağaçların tepelerine kadar yükselmezdi. ‘’ ifadesinden anlayabilmekteyiz. Askeri Tıbbiye Mektebi öğrencilerinin kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde Dr. Nazım, Dr. Bahattin Şakir, Dr. Rusuhi, Dr. Esat Paşa (Işık), Dr. Tevfik Rüştü ( Aras), Dr. Abdülhak Adnan ( Adıvar), Dr. İbrahim Tali ( Öngören) gibi önemli üyeleri doktordur.
İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nın dersliğinde duvarda siyah beyaz birsürü fotoğraf asılıdır. Bunlardan bir tanesi de Bahattin Şakir’dir. Tarihimizin çok iyi bilinmeyen ancak tarihe yön vermiş isimlerdendir. Dr. Nazım ve Dr. Rusuhi ile birlikte İttihat Terakki Cemiyeti’nin ünlü doktorlar grubunu oluşturur. Ülkemizde ilk telif Adli Tıp Ders kitabı yazarıdır. Türkiye'de Adli Tıp'ın kurucularındandır.
Sigarasının külünü yere döktüğünde kendisine kızanlara "Kül antiseptiktir, mikrop üretmez." diye yanıt verebilecek kadar da ilginç biridir. Tanin gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Cahit Yalçın, Bahattin Şakir' i en radikal fikirlerin en ateşli savunucusu olarak anlatır.
1926 yılında Sovyet Ansiklopedisi’nde Türkiye’nin zayıflatılması ve sömürgeleştirilmesi meselesi olarak geçen bu tanım günümüzde de geçerlidir. Önceleri de yaygın olan ancak şimdilerde daha da gündeme gelen bu meselede İttihat ve Terakki Cemiyeti ve önderleri açıktan katil olarak nitelendirilmektedir. HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Mersin’de yaptığı açıklama buna örnektir. ‘’Biz hiç tereddüt etmeden Ermeni soykırımının gerçekliğini kabul ediyoruz. Kürtlerin de herkesin de rolü olmuştur bu soykırımda.Ama siyasi irade Enver Paşa ve Talat Paşa’nın başını çektiği İttihat Terakki’dir.’’
Aydınlanma ve özgürlük mücadelemizin köklerine yapılan bu saldırılara en iyi yanıtı tarihsel gerçeklikleri iyi kavrayarak verebiliriz. Dr. Bahattin Şakir’i tanımak işte bu noktada önem arz etmektedir. Ermeni meselesi, techir laflarının geçtiği yerde Dr. Bahattin Şakir’in geçmemesi mümkün değildir. Sadece Dr. Bahattin Şakir’i değil, tüm İttihat ve terakki Cemiyeti önderlerini tanımalıyız.
Yakın arkadaşlarının Baha Bey dediği Dr. Bahattin Şakir İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemli liderlerindendir. İttihat ve terakki Cemiyeti içerisinde Türkçü- Turancı fikrini savunanlardandır. Bu fikir dönem açısından anti-emperyalist bir akım olmakla birlikte ulus yaratımı için gerekli bir ütopyayı savunur. Bahattin Şakir’i incelediğimizde örgüt içerisinde çok farklı görevler aldığını ve çok çeşitli işler becerdiğini görürüz. Genel itibarıyle gözü pek ve iş bitirici bir yönetici olmuştur. Önemli özelliklerinden biri de örgütçü olmasıdır. İnsanları etrafında birleştiren, bir iş doğrultusunda harekete geçiren, yeni örgütler kuran ve derleyici olan biridir.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi Tabib yüzbaşı olarak bitiren Bahattin Şakir Abdülhamit’in hafiyeleri tarafından izlenenlerdendir. Önce Bekirağa bölüğü sonra Erzincan’a sürgün edilmiştir. Burada uzun süre kalmadan Paris’e geçmiştir. Paris günleri Dr. Bahattin Şakir için önemli bir dönemdir. Kendisini gösterdiği ve İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde sivrildiği dönemler burada başlar.
Paris Tıp Fakültesi’nde Adli Tıp ve Psikiyatri alanında ihtisasını tamamlar. Paris’te Dr. Nazım ile tanışır ve bu arkadaşlık hayatını değiştirecektir. Burada Şurayı Ümmet gazetesinin sorumluluğunu alır. İhtiyaç olan parayı bulur, yeri kiralar, gazeteyi idare eder ve cemiyetin merkezi haline getirir. Paris’te dağınık olan Jön Türkleri Dr. Nazım ile birlikte derleyip toparlamıştır. Cemiyeti büyütmek, üye kazanmak için büyük çabalar göstermişlerdir.
Teşkilat ve Neşriyat konusuna büyük önem vermektedirler. Yazışmalarında devamlı örgütlenmenin önemi, kollektif çalışma,her yerde teşkilatlanma, yayın organlarının geniş çapta dağıtılması ve okutulması geçer. Yazışmalarından bir cümlesi dönemin devrimci mücadelesini özetlemektedir; ‘’ İntizam altına alınan üç kişinin gayret ve kuvveti gayri muntazam yaşayan otuz kişinin kuvvetine galebe çaldığını her gün görüyoruz.’’
1908 devriminden sonra İstanbul’a dönen Bahattin Şakir merkezi Cağaloğlu’nda bulunan Şurayı Ümmet gazetesini çıkarmaya başlar. İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908-1918 yılları arasında üç seçim ve dokuz kongre yaşamıştır. 1909 kongresinde cemiyet gizli olmaktan çıkıp dernekler yasasına göre kurulmuştur. Bu yıldaki kongrede Mustafa Kemal Atatürk de Trablusgarp delegesidir. 1912 yılında ilk kez İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Merkezi Umumi üyeliğine seçilir. Bu görevi 1918 yılına kadar sürdürür. Merkezi Umumi içerisinde ‘’çekirdek grup’’ olarak adlandırılan grupta yer alır. 31 Mart olaylarında Bahattin Şakir hedef gösterilir. Sınır dışı edilmesi istenir.
Dr. Bahattin Şakir’i anlatıyorsak Teşkilat-ı Mahsusa’dan bahsetmemek olmaz. Bahattin Şakir bu örgütün kurucu üyesidir, Doğu cephesinden sorumludur. Teşkilat-ı Mahsusa ( Özel Örgüt) üzerine sayfalarca kitabın yazılabileceği bir konudur. Genel olarak bahsedeceksek eğer; Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya bağlı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fedailerinin oluşturduğu gizli örgüttür, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin sivri ucudur. Kurtuluş Savaşı’nda ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin (Osman Nevres) de Teşkilat-ı Mahsusa üyesidir. Daha sonraları bu örgütün lideri olan Kuşçubaşı Eşref: ‘’ Bu işe gönül vermiştim, mantık ne derse desin... Hiçbir zaman filozof yahut siyasetçi olmadım ve bu işten iyi dostlar, yara izleri ve kalça çıkığı, birkaç madalya ve memleketim için çok iyi dövüştüğümü bilmenin verdiği tatmin dışında bir şey elde etmedim.’’ şeklinde bunu ifade etmiştir.
Erzurum’a giderken yol kavşaklarına ‘’Turan’a buradan gidilir!’’ levhaları koyan Bahattin Şakir ve arkadaşları burada önemli görevlere doğru gitmektedirler. İttihat ve Terakki Cemiyeti Katib-i Umumisi Dr. Bahattin Şakir Taşnak Kongresi’ne katılır. Sadece Erzurum’da kalmayan Bahattin Şakir Artvin, Oltu, Kağızman arasında gidip geliyor, tüm bölgeyi dolaşır
‘’...Bu gece yattığım yatak o kadar rahat idi ki, vücudum çoktan beri yumuşak yerde dinlenmeye alışmadığı için bütün gece uyuyamadım.’’ 5 Aralık 1914 tarihinde eşine yazdığı bir mektuptan anladığımız vatanı için hiçbir çıkar beklemeden, vatanı için müadele eden biridir Bahattin Şakir. Şehit düştüğünde cebinden para değil yalnızca çocuklarının fotoğrafları çıkmıştır. Eşine ve çocuklarına yalnızca onurlu bir isim bırakacaktır. Talat Paşa’ya gönderdiği telgrafta; ‘’ İnşallah sana, bana, diğer arkadaşlarımıza da bu yolda ölmek nasip olur.’’ demiş ve kendisi de bu yolda ölmüştür.
Erzurum ve Kafkas Cephesi’nin diğer noktalarında geçirdiği dört- beş aylık sürede Ermeni meselesiyle ilgili çok noktayı gözlemleme fırsatı bulmuştur. Ermenilerin Rus ordusuna ettikleri yardım büyük zararlar vermekteydi. Rus ordusuyla işbirliğine girişen Ermeniler cephe gerisinde savaşın kazanılmasına büsbütün engel teşkil etmekteydi. Bahattin Şakir’in gözlemleri Techir Kanunu’nun getirilmesinde önem arz etmektedir. Techir Kanunu düşman ordusuyla işbirliğine girişmiş fiili bir durumda günün şartları içerisinde kaçınılmaz bir olaydır. Yer değiştirme, cephelerin güvenliğini sağlamak açısından elzem olmuştur. Techir Kanunu’nun uygulandığı diğer bir bölge ise Mersin- İskenderun bölgesidir, buralarda da Ermeniler Fransızlar ile işbirliğine girişmiştir.
İngilizlerin isteği ile işgal yıllarında kurulan Divan-ı Örfi’de İttihatçılar Ermeni meselesinden yargılanmışlardır. Aynı dönemde Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey de idama mahkum edilmiştir. Bu haksız infazlar İstanbul halkında öfke uyandırmıştır. İstanbul halkı Beyazıt’ta protesto yapmıştır. Bu durumdan korkan İngilizler 78 yurtsever aydını Malta’ya sürgüne yollamıştır
1918 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti önderleri ülkeden ayrılmaktaydı. Ülkeden ayrılmamaları durumunda akıbetleri meçhuldür. Talat Paşa Bahattin Şakir ile birlikte buradan Berlin’e geçmiştir. Burada ciddi anlamda maddi zorluk yaşamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti önderleri yurtdışındayken Anadolu’da Mustafa Kemal’in önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımları atılmaktadır.
Üçüncü Enternasyonel’in İkinci Kongresi’nde kararlaştırılan Birinci Doğu Halkları Kurultayı’na katılmıştır. Emperyalizme karşı mücadele açısından kurultay kritiktir. Bu kurultay Mustafa Kemal önderliğindeki Anadolu mücadelesini desteklemiştir. Bahattin Şakir burada bir konuşma gerçekleştirir. Doğu Halkları Propaganda ve Eylem Konseyi üyeliğine seçilir. Bu konsey üç dilde olmak üzere Doğu Halkları adında dergi çıkacak, bildiriler yazacak, broşür ve kitapçıklar çıkaracaktır.
Ölümü ve Geride Kalanlar
Ermeni terörünün ilk kurbanı olan Talat Paşa Berlin’de öldürülmüştür. Talat Paşa’nın ölümü Hakimiyet-i Milliye’de de yer bulur. İngiliz emperyalizmi Ermeni militanları maşa olarak kullanmaktadır biçiminde geçer. Bundan 9 ay sonra Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey de Berlin’de Taşnak partisinin bir numaralı tetikçisi tarafından öldürülür. Bahattin Şakir Doğu’dan gelirken yanında iki Ermeni çocuk getirmiştir. Bu iki Ermeni çocuğu büyüyüp yetiştirmiştir ancak kendi çocukları Alp ve Celasin Berlin’de öldürülmüştür. Mezarı hala Berlin’de Müslüman Mezarlığı’ndadır.
Ölümünden sonra Cumhuriyet eşine dört katlı bir ev vermiştir. Mali zorluklar içinde kalan eşi burayı satmak zorunda kalmıştır. İlginç bir şeydir ki; Bahattin Şakir’in eşine verilen bu ev şu anda Şişli Osmanbey’de bir Ermeni okuludur.
Selam olsun…
Kaynaklar:
1. İttihat Terakki’den Teşkilat-ı Mahsusa’ya Bir Türk Jakobeni Dr. Bahattin Şakir- Hikmet Çiçek, Kaynak Yayınları
2. Sermet Koç, Ümit Biçer, Adli Tıbbın Tarihsel Gelişimi, Türkiye’deki Yapılanması ve Sorunları, Klinik Gelişim, Cilt 22, Adli Tıp Özel Sayısı, 2009
3. 150 Belgede Ermeni MeselesiMehmet Perinçek, Kırmızıkedi Yayınları
4. http://haber.sol.org.tr/turkiye/selahattin-demirtas-herkes-biji-oba30 ma-demiyor-105579