GelişimErzurumYazı

TÜRK TARİHİ'NİN ÖNEMLİ FİGÜRLERİ

ŞAKİR ZÜMRE
Şakir Zümre 16 Haziran 1885 yılında Varna'da doğdu. İlköğrenimini Varna'da yaptı. Cenevre'de Lise ve hukuk öğrenimini bitirerek Varna'ya geri döndü. Bulgaristan parlamentosunda Türk Milletvekili olarak görev yaptı. Mustafa Kemal Sofya ataşesi olduğu dönemde Şakir Zümre ile tanıştı. İstiklal Savaşı'ndan sonra Türkiye’ye dönen Şakir Zümre, Atatürk’ün onayıyla Türkiye’nin savunma sanayisinin ilk özel sektör fabrikasını kurdu. İlk üretimler Bulgaristan’dan getirilen yabancı teknik kadro ile yapılırken zamanla yetiştirilen Türk işçiler 1930’lu yıllarda Bulgar teknisyenlerin yerini aldı.
Kara ve Hava Kuvvetlerinin ihtiyacı olan ilk silah ve cephaneler, ilk Türk denizaltı su bombaları, Şakir Zümre Fabrikası tarafından üretildi. 100 kg, 300 kg, 500 kg, ve 1000 kg’lık uçak bombaları ve çeşitli yangın bombaları bu fabrikada seri olarak üretilmiştir. Türk Deniz Kuvvetlerinin gereksinimi olan çeşitli boylardaki su bombaları ve cephaneler de fabrikanın seri üretimleri arasındadır. İlk Türk denizaltı su bombaları da bu fabrikada üretilmiştir.
Milli Mücadele sırasında Bulgaristan meclisinde milletvekili olan oradan Anadolu'ya silah ve cephane sonrasında usta ve teknisyen gönderip silah atölyesi kurulmasını sağlayan TBMM tarafından İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilen Şakir Zümre uzun yıllar kurduğu "Türk Sanayii Harbiye ve Medeniye Fabrikasında" ürettiği askeri mühimmatı Türk Silahlı Kuvvetlerinin emrine veren insandır.
Cumhuriyet kurulunca Haliçte kurduğu fabrikada ordunun silah ve mühimmat ihtiyacını karşıladı. Bu sürede ordunun sahip olduğu silah fabrikalarıyla işbirliği yaparak silahların geliştirilmesini sağladı.
Türk bombardıman uçaklarının kullandığı bombaların büyük bir kısmını imal ederek ordu emrine verdi. Deniz Kuvvetlerinin ihtiyacı olan cephaneyi üreterek bu işte önemli bir yol aldı. İlk denizaltı bombalarını, mayın ve el bombalarını Şakir Zümre üretti.

Zaman içinde ürettiği silahları Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısıra satarak ülkeye döviz girişini sağladı. Polonya'ya sattığı bombaları 2. Dünya Savaşında Polonya ordusu Almanlara karşı kullandı.
1937 yılında Yunanistan 1.5 Milyon liralık silah satarak ülke ekonomisinin canlanmasına katkı sağladı. Bu satış dönemin gazetelerinin manşetlerine yansıyarak ekonomik zafer elde edildiğinden söz edildi. İkinci Dünya Savaşının o zor ve sıkıntılı günlerinde ordunun ihtiyacını sağlamak için canla başla çalıştı.
Fabrikasında iki bin işçi çalıştırdığı ve savaş sonrasında büyük atılım yapamaya hazırlanan Şakir Zümre Türkiye'nin ABD ile yaptığı anlaşmalar sonrasında özellikle NATO'ya girince, Marşal Yardımı ülkeye ulaşınca silah üretimi zımnen üretilmesi yasaklandı. Şakir Beyin kurduğu silah fabrikası ne yazık ki bu durumdan nasibini aldı. Hükümet Şakir Zümre'nin ürettiği silah ve mühimmatla ilgili sözleşmeleri iptal ederek Amerikalıların İkinci Dünya Savaşında kullandığı ikinci el silahları alma yolunu tercih etti.
II. Dünya Savaşından sonra Amerikan askeri yardımları gelince ve Türkiye NATO'ya girince Şakir Zümre silah fabrikaları üretimi terk ederek dönemin ünlü sobası olan "Şakir Zümre" sobalarını üretti.
Şakir Bey desteksiz kalıp müşterilerini kaybedince motor ve füze yapma yerine ömrünün kalan kısmında kendi adıyla anılan "Şakir Zümre" sobalarının üretti. Yine bu dönemde çocuk kumbarası üretti. 1966 yılında vefat ederek Rahmanı Rahmana kavuştu. Şakir Beyin vefatından sonra dört yıl daha fabrikası üretime devam etti. Fakat olumsuz şartlar sonucu 1970 yılında kapandı. Böylece Türk Sanayii büyük bir değerini kaybetti.
VECİHİ HÜRKUŞ
Vecihi Hürkuş, 18 Ocak 1896'da İstanbul'da doğdu. İlkokulu Bebek’te okudu. Ardından Üsküdar’da Füyuzati Osmaniye Rüştiyesinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadisinde eğitimine devam etti. Daha sonra Tophane Sanat Okuluna geçerek buradan mezun oldu.
1912 senesinde eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı. Balkan Harbi bitince İstanbul Ordu Kumandanlığının görevlendirmesiyle Beykoz Serviburun’daki esir kampına kumandanlık yapmaya başladı.
Tayyare Makinist Mektebine girdi. Buradan mezuniyetinden sonra Birinci Dünya Savaşı'nda Bağdat Cephesi’ne makinist olarak gönderildi. Ancak 2 Şubat 1916’da bir uçak kazasında yaralandı ve tekrar İstanbul’a geldi.
İyileştikten sonra Yeşilköy’deki Tayyare Mektebine girdi. Burada 21 Mayıs 1916 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 15 Kasım 1916’daki mezuniyetinden sonra pilot diplomasını aldı.
1917 Yılında Kafkas Cephesinde Rus uçağını düşürdü. Milli Mücadeleye pilot olarak katıldı. Başarılarından dolayı TBMM'den üç üç defa takdirname ve İstiklal Madalyası alır.
Vecihi beyin tüm hayali havacılığın millileştirilmesidir. Yunanlılardan kalan uçak malzemelerini kullanarak ilk uçağı "Vecihi K VI'yı yaparak uçurur. Ancak uçabilirlik sertifikası alabileceği ülkede bir kurum ve uzaman bulunmaz. Vecihi Bey bundan sonra kendi iradesiyle 1925 yılında "Vecihi K VI" ile ilk uçuşunu yapar. Ödül beklerken izinsiz uçtuğu için cezalandırılır. Bunun üzerine ordudaki görevinden ayrılır.
Kadıköy'de bir keresteci dükkânı kiralar. Yılmadan çalışarak burada "Vecihi XIV" uçağını yapıp bununla ilk uçuşunu 27 Eylül 1930'da Kadıköyün Fikirtepe Semtinde büyük bir kalabalık karşısında yapar. İki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim uçağıyla Ankara'ya giderek burada bir gösteri düzenler. Ancak uçağın uçabilirlik bir sertifikası olması gerekir. Bunu verecek kurumda yoktur. Uzmanda yoktur. Bunun üzerine yılmayan iradesiyle uçağı sökerek Çekoslavakya'ya götürüp orada monte ederek uçuşunu yaparak gereken izinleri ve sertifikayı alır. Çekoslavakya'dan tekrar Türkiye'ye gelerek gereken çalışmaları aksatmadan yürütür.
Posta İdaresiyle anlaşarak şehirler arası posta hizmeti yapar. 1932 yılında Türkiye'nin ilk sivil havacılık okulunu kurar. Okula "Vecihi Sivil Tayyare Mektebi" ismini verir. İş adamı Nuri Demirağ 5000 lira bağışta bulunur. Bunun sonrasında Vecihi bey adına "Nuri Bey" dediği "Vecihi XVI" olan kapalı kabin uçağını 1933 yılında yaparak uçurur.
Aynı yıl "Vecihi XV" uçağını bitirip ikişer adet "Vecihi XIV ve Vecihi XV" ile "Nuri Bey-Vecihi XVI" uçaklarında öğrencileriyle birlikte İstanbul'da bir gösteri uçuşu yaparlar. Fakat maddi imkanları bitmek üzeredir. Başka yerlerden destek ve yardım da alamaz. Bu yetmezmiş gibi hükümet tarafından yetiştirdiği öğrencilerine denklik de verilmez.Okulunu ve atölyesini kapatmak zorunda kalır.
Vecihi Hürkuş bundan sonra havacılıkla ilişkilerini sonlandırmaz. 1960'lara kadar sürdür. Bazen öğretmenlik bazen arkadaşlarıyla satın aldığı uçaklarla uçuşlarını sürdür.
1954 yılında kurduğu "Hürkuş Hava Yolları'na uçuş yapılmayan şehirlere uçuş izni ister. Ancak nedendir istekleri kabul görmez. Gizli bir el Vecihi beyin faaliyetlerini engellemek için çaba sarf eder. Bunun sonucu kurduğu şirket de iflas eder.
Ömrünün sonlarında maddi sıkıntılar içine düşer. 1969 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eder.
NURİ DEMİRAĞ
1886 yılında Sivas'ın Divriği kasabasında doğdu. Bu kasabanın eşrafından Mühürdarzade Ömer Bey'in oğludur, annesinin adı Ayşe Hanımdır. Babasını henüz üç yaşında iken kaybetmiş, annesinin himaye ve teşvik kanadı altında otodidakt olarak yetişmiştir. Rüşdiye tahsilini memleketinde yapmış ve aynı rüşdiyeye muallim tayin edilmiş, Ziraat Bankasının açtığı bir müsabaka imtihanını kazanarak, bu bankanın önce Kangal, sonra Koçkiri şubelerinde çalışmıştır. Maliye Bakanlığının açtığı bir imtihanı da kazanarak, bankacılıktan maliye hizmetine geçmiş, İstanbul'a gelerek Maliye'nin her kademesinde seçkin bir memur olarak çalışmış ve 1918-1919 arasında 32-33 yaşlarında iken Maliye Müfettişi olmuştur. Divriği ile alakasını kesmeyerek, İstanbul'da Beşiktaş'a yerleşmiştir.
Nuri Demirağ kafasıyla, gönlüyle Türk milletine hizmet etme azmiyle örünü tüketmiş bir millet evladıdır. Millet adına bir şeyler yapmanın azim ve gayreti içinde ömrünü geçirmiştir. Bu yolda büyük gayretler sarf etmiş bitmeyen bir enerjiyle Türk Milletine hizmet etme gayreti içinde olmuştur.
Nuri Demirağ 1926 yılında Samsun-Sivas Demiryolu hattını yapmak için alan Fransız şirketinin işi bırakması üzerine devreye girmek suretiyle kardeşiyle birlikte Samsun-Sivas, Sivas -Erzurum ve Afyon-Dinar hatlarında 1012 kilometrelik demir yolunu bir yıl gibi kısa bir sürede bitirerek başarılarına başarı katar. Bu başarılar üzerine Atatürk tarafından kendisine ve kardeşine Demirağ soyadı verilir.
Ordunun askeri uçağa ihtiyacı vardır. Bunun için Nuri Beyden yardım istenir. Nuri Bey "Ordunun ihtiyacı başkasının lütfü ile karşılanamaz, ordumuzun uçağını ben yaparım" diyerek Beşiktaş'ta bir atölye satın alır.Çok geniş bir arazi üzerine uçak tamir atölyesi ve gerekli diğer tesisleri kurarak ile Avrupa'nın en büyük havaalanı olan Amsterdam hava alanı büyüklüğünde bir hava alanı yapar.

Pilot yetiştirmek için bir tane İstanbul'daki hava alanında bir tanede memleketi Sivas Divriği'nde "Gök Okulu" açar. 1943 yılına kadar 260 tane pilot yetiştirir.
1936 yılında ilk tek motorlu, 1938 yılında çift motorlu altı kişilik uçağı yapmayı başarır. NuD.38 numaralı uçağına A sınıfı ruhsatı alır. Türk Hava kurumu tarafından 65 planörü kısa zamanda teslim etti. 24 eğitim uçağını tamamlar. Deneme uçuşlarını İstanbul'da yapar. 1939 yılında Türkiye'nin ilk yerli paraşütünüm üretir.(1974 Kıbrıs çıkarması zamanında Türkiye paraşüt ipi yapamadığı için Pakistan'dan satın alır) 1941 yılında tamamen Türk yapımı ilk uçak İstanbul'dan Divriği'ne uçuşunu gerçekleştirir. Ancak anlaşılmayan nedenlerden dolayı THK'nın sipariş ettiği uçakların test edilmesi için Eskişehir'de uçuşları sağlanır. Uçağın projesini çizen Selahattin Reşit Alan bir NU- D 36 ile Eskişehir'e uçar. Ne olduysa o zaman olur. Kim tarafından eşildiği bilinmeyen bir çukur uçağın ineceği piste açılır.Uçak kazılmış olan çukura düşerek parçalanır. Pilot ölür.
Hayvanların piste girmesin diye açılan çukur nedense pistin ortasına kazılmıştır. Buna rağmen Demirağ azimle yoluna devam ederken birden THK siparişlerini iptal eder. Uçaklar elde kalır. Mahkemeye açılan davada sürüncemede kalır. Yıllar akıp gider.
Nuri Demirağ yılmaz yoluna devam eder. Uçaklar için İspanya, İran ve Irak devletlerinden talepler gelir. Bu sefer hükümet uçakların ihracat edilemeyeceği yönünde karar alır. Nuri Bey hükümete ve cumhurbaşkanına müracaat eder. Fakat oralardan da bir sonuç alamaz.
Çaresizlik bilmeyen Demirağ artık çaresiz kalmıştır. Elindeki uçakları hurda olarak satar. 1950 yılında dev fabrika canlı canlı toprağa gömülür. Hava alanı ve üzerindeki tesisler istimlak edilerek yerine eski Yeşil köy Şimdi üzerine hastahane yapılan Atatürk Hava alanı kurulur. Eğer Nuri Demirağ'ın elindki bu imkanlar alınmasaydı şimdi Türkiye dünyanın belli başlı uçak ürettiği devleti olacaktı.
Nuri Demirağ kafasıyla, gönlüyle Türk milletine hizmet etme azmiyle örünü tüketmiş bir millet evladıdır. Millet adına bir şeyler yapmanın azim ve gayreti içinde ömrünü geçirmiştir. Bu yolda büyük gayretler sarf etmiş bitmeyen bir enerjiyle Türk Milletine hizmet etme gayreti içinde olmuş, 13 Kasım 1957 yılında vefat ederek İstanbul'da defnedilmiştir.
NURİ KİLLİGİL
Nuri Killigil 1881 yılında İstanbul'da doğdu. Enver Paşanın kardeşidir.Osmanlı devletinin zor yıllarıdır.İtalyanlar Libya'ya saldırmış bir avuç yiğit Libya'yı savunmak için oraya koşmuşlardı. Gidenlerin içinde Nuri Beyde vardı. 1911-12 yılları içinde İtalyanlara karşı kahramanca savaştılar. Birinci Dünya Savaşında çeşitli cephelerde savaşan Nuri Bey 1918 yılında henüz 29 yaşındayken Azerbaycan'daki Türk kardeşlerine yarım etmek amacıyla kurulan "Kafkas İslam Ordusuyla" İngiliz, Rus ve Ermeni güçlerine karşı savaşarak Bakü'yü işgalden kurtardı. Bağımsız Azerbaycan devletinin kurulmasına katkı sağlamanın yanında Dağıstan'ın işgalden kurtulmasına öncülük etti. Karsta "Cenub-i Kafkas İslam Devletinin" kurulmasına büyük katkılar sağladı.
Milli Mücadele Yıllarında Kars ve Erzurum'daki, silah atölyelerinin kurulmasına öncülük etti. Almanya'ya giderek ordumuzun ihtiyacı olan silah ve mühimmatı temin etmeye çalıştı. 1925 yılında yurda dönen Nuri Paşa 1929 yılında İstiklal Madalyasıyla şereflendirildikten sonra emekli edildi.
1933 yılında İstanbul'da Türkiye'nin ilk özel savunma sanayi şirketini kurdu. Ancak Emperyal güçlerin engelleme girişimi yapacaklarını hesap eden Nuri Paşa fabrikasında fayans, soba ve benzeri eşyaları üreteceğini açıkladı. Fabrikada 500 işçi çalışmakta tamamen yerli silah ve mühimmat üretilmekteydi. Üretilen silahlar Türkiye Cumhuriyetinden başka dış ülkelere satılıyordu. Çizimin kendisinin yaptığı ilk milli tabancamız olan "Nuri Killigil Tabancası" o yıllarda dünyanın iyi silahları arasında gösteriliyordu.
Bu başarılar Emperyalist güçlerin dikkatini çekti. Yerli işbirlikçiler vasıtasıyla fabrikada üretimin yapılmaması yönünde baskılar yapıldı. Tüm bu baskılara karşı gizlice üretim devam etti.
1949 yılında Mısırla savaş halinde bulunan İsraillilere rağmen Mısırdan beş bin, Suriye'den iki bin havan topu siparişi geldi.Tam bu sıralarda Birleşmiş Milletler Suriye ve Mısıra Silah ambargosu uygulamaya başladı. Buna karşı Nuri Killigil gizli yollardan silahları bu ülkelere teslim etti.
Bu davranış emperyalistler oldukça kızdırdı ve Nuri Paşanın idam fermanı sayılabilecek kararların alınmasına sebep oldu. 2 Mart 1949 tarihinde Sütlücedeki fabrikada "fail-i Merçhul" bir patlama gerçekleştirildi. Nuri Killigil Paşa, mühendisleri ve işçileri, on binlerce top ve havan mermisinin patlatılması sonucu şehit oldular. Cesetler parça parça olmuştu. hangi ceset kime aitti belli olmuyordu. Nuri Paşa içi boş sembolik bir tabut ile şehitliğe defnedildi. 20 gün sonra Nuri Paşanın ana gövdesi Haliçte su üzerine çıkınca varlığı tespit edildi. Ailesi cenaze namazının kılınmasını istemesine karşılık gizli eller bu girişimi engellediler ve Nuri Paşa arkadaşlarının yanına defnedilmiş oldu.
"Ürettiğiniz kadar Hürsünüz", "İstikbal göklerdedir" vecizelerine bir türlü ulaşamamanın ezikliğini milletçe çekemeye devam ettik.
Sonuç olarak Türkiye'nin ilk savunma sanayini kuran Nuri Killigil, İlk uçak yapma teşebbüsünü başlatmış Nuri Demirağ, Ürettiği uçaklarla dönemine damga vuran Vecihi Hürkuş, Silah ve cephane sanayinde ilkleri başaran Şakir Zümre, Erzurum'da silah fabrikası kuran Kâzım Karabekir Paşa, Çekiç Güce karşı direnen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis Paşa, ASELSAN'DA çalışırken şehit edilen mühendislerimiz, Isparta uçağında yok edilen beş Nükleer Fizikçimiz, nice bilinmeyen kahramanlarımız ruhlarınız şad mekanlarınız cennet olsun.

Kaynakça
Mustafa Temizer, Bayrak Dergisi, Sayı: 1322, 1323, 1327. Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi, sayfa:4736. Ziya Şakir, Nuri Demirağ Kimdir, Sayfa. 50. Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Bülteni, Yıl: 1, Sayfa: 27. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, sayfa: 2994. N. Necmettin Deliorman, Nuri Demirağ'ın Hayatı ve Mücadeleleri, sayfa: 68. İsmail Yavuz, Mustafa Kemal'in Uçakları, İstanbul, 2013. İşte Dünya Tarihinde Uçak Düşüren İlk Türk Pilot, 13/3/2022 tarihinde Watback Machine Sitesi. Türk Hava Kuvvetleri Astsubaylar Konferansı.

Abdurrahman ZEYNAL